14 Aralık 2012 Cuma

Favorilerim - 6 : Uzun Hikaye (2012)


1,5 senede bir yazma olayina alıştım sanırım, ama bu üşengeçliğe son verip ayda en az bir film yorumlama isteğimi gerçekleştirmeyi düşünüyorum artık. Kısmet :)
Bu sefer yerli bir filmin heyecanıyla yazıyorum. Osman Sınav'ın yaklaşık 10 senedir gerçekleştirmeye çalıştığı bu film, Mustafa Kutlu'nun aynı adlı romanından uyarlama. Rahatlıkla bir yol filmi olarak tanımlanabilecek bu filmde, genelin aksine bu sefer tren başrolde. Bulgaryalı Ali ve çekirdek ailesinin hikayesini anlatan bu filmin esas merkezini baba-oğul ilişkisi oluşturuyor. Anlatıldığı dönem gereği sol-sağ ayrımının net olduğu ve genelde solcuların komünist ve vatan haini olarak fişlendikleri sıkıntılı süreçte, doğruları savunan ve tertemiz kalbiyle sürekli hakkın ve haklının yanında olan Ali karakteri genelde belli bir yerde uzun süre barınmayı beceremiyor ve göçebe bir hayata zorlanıyor. Baba-oğul arasındaki ilişki de zaman ve mekan değişikliği ile birlikte sürekli değişiyor.
Film, siyasi anlamda bulunduğu dönemi anlatıyor olsa da, günümüzle rahatlıkla bağdaştırılabilen birçok olay ve karakter ihtiva ediyor. Özellikle müdür karakteri, günümüzde bakkal bile olamayacak birçok üst düzey görevliyi andırıyor. Keza zabıta karakteri de , bu zamanlardaki (ve aslında ne yazık ki her zaman diliminde eksik olmayan) kraldan çok kralcı zihniyetin bir uzantısı olarak görülebilir.
Açıkçası romanı okumadım ve karşılaştırmalı bir yorum yapamayacağım, ama senaryo bana temiz ve nitelikli göründü. Özellikle içindeki bazı yan hikayelerle (favorim sakat çocuğun hikayesiydi) başarılı şekilde desteklenen senaryoyu beğendiğimi söyleyebilirim. Sadece gül sahnesi bana biraz abartılı geldi ve bence görsel efekt olarak yetersiz kaldı.
Oyunculuklara gelirsek, Ali rolünde Kenan İmirzalıoğlu çok başarılı. Neredeyse her sahnede görünmesine rağmen, hiçbir anda inandırıcılığını ve doğallığını kaybetmiyor ve yaşayan bir karakter yaratmayı başarıyor. Bir röportajında Osman Sınav ile birlikte 10 yıldır bu projenin gerçekleşmesini ve bu rolü oynamayı beklediğini, ama iyi ki bu kadar süre geçtiğini ve oyunculuğunun bu karakterin hakkını verecek kadar olgunlaştığını söylüyordu. Bence de sonuna kadar haklı ve sonuçta da çok başarılı olmuş. Diğer yandan, oğlunu üç ayrı yaş diliminde oynayan üç ayrı oyuncu da birbirinden başarılı ve inandırıcı olmuş. Keza yan karakterlerde Altan Erkekli, Güven Kıraç ve birçok yetkin oyuncu da kendilerinden beklenen doğallıkta hikayeye çok önemli katkıda bulunmuşlar. Belki tek itiraz edilebilecek oyuncu, Ali'nin eşi rolündeki Tuğçe Kazaz, ama genel görüşün aksine, bir iki sahnedeki inandırıcılıktan uzaklık dışında benim gözüme çok batmadı. Özellikle fiziksel olarak da karaktere çok uyduğunu düşünüyorum.
Filmin müzikleri de en büyük artılardan biri. Hem tek başlarına çok başarılılar, hem de sahneye uyumları müthiş. Mızıka etkisine de bayıldım birkaç kısımda. Ayrıca filmin sonunda hemen kalkıp gitmeyin, Safiye Ayla'yı dinleyin bence.
Son olarak, uzun süredir kaliteli ve sıcak bir yerli yapıma hasretseniz ve iki saatiniz varsa, fazla düşünmeden izleyin bu filmi, pişman olmazsınız...